10 Nisan 2015 Cuma

Kore'de Yüksek Lisans- KGSP

Herkese merhabalar!

Büyük çabalar sonucunda nihayet, Güney Kore Hükümeti’nin vermiş olduğu yüksek lisans bursunu kazandım. Öncelikle tebriklerini ileten herkese tek tek çok teşekkür ediyorum.

Biliyorum ki, Güney Kore’de eğitim almak, birçok öğrencinin hayali. Kazandığımı duyurur duyurmaz bu bursla ilgilenen öğrencilerden sayısız mesaj aldım. Tabii ki, yıllarca hazırlanılmış bir şeyi herkese tek tek anlatmak oldukça zaman alıcı bir şey. Bu nedenle bu yazımda, ilgilenen herkese elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışacağım.

En başta paylaşmak istediğim bir şey var. Bu bursu çok istediğini söyleyen ama bununla ilgili en ufak bir araştırmaya dahi girmemiş olan arkadaşların işlerinin çok zor olduğunu belirtmek istiyorum. Bir kere, seçicileri ikna etmeniz için, bu işi gerçekten istediğinizi ve bununla ilgili kapsamlı bilgi sahibi olduğunuzu göstermeniz gerekiyor. Lee Min Ho yerine, bir kerecik Kore’de eğitim sitelerine göz atsanız, kafanızdaki birçok sorunun cevabını bulursunuz aslında. Böyle bir tepki göstermek istemezdim ama her şeyden önce işin ciddiyetinin farkında olmalısınız.

Gelelim esas konuya.

Yüksek Lisans Burs başvurularının duyuruları, Ankara Kore Kültür Merkezi’nin (KKM) resmi sitesinde yayınlanıyor. Her sene genelde şubat ayının ikinci haftasında başvuru duyurusu yapılıyor ve başvuru süresi başlıyor. Size bir aylık bir süre tanınıyor ve bu süre zarfında gerekli belgeleri KKM’ye posta ile göndermeniz gerekiyor. Başvurma şartlarının arasında, üniversite not ortalamasının 80 ve üzeri olması başlıca kural. Ayrıca ileri yaş,  daha önce Kore’de eğitim almış olmak gibi faktörler de, başvuruya engel teşkil edebiliyor. Bu noktada başvuru şartlarının iyi okunması gerekmekte sevgili arkadaşlar.

Belgeler her sene değişmekle birlikte, genel olarak; gelecek planı, çalışma planı, özgeçmiş, sağlık belgeleri, pasaport fotokopisi, referans mektubu, dil belgeleri, aldığınız ödüller, yazdığınız tez veya yayınlamış olduğunuz makaleler, nüfus kayıt örneği, diploma ya da mezun olunacağına dair okuldan alınmış belge, transkript, lise diploması vs. şeklinde belgeler oluyor. Başvuru duyurusuyla birlikte istenen belgelerin listesi ve bunun yanında birçok ek bilgi de duyurunun içinde belirtiliyor.

Belge toplama aşamasında, tüm belgelerinizin İngilizce olması gerekiyor. Kendi yazdığınız özgeçmiş gibi metinleri kendiniz İngilizce hazırlamanızın yanında, resmi ve İngilizceye çevrilmesi gereken belgeler, yeminli tercümanlar tarafından çevrilip noter onaylı olmak zorunda. Bu aşamada tabii bir miktar para harcamanız gerekecek. Sağlık belgeleri arasında uyuşturucu testi önemli olan belgelerden biri. Ve ne yazık ki, o da paralı bir test L. Baştan söyleyeyim, bu işlemler sırasında epey bir paranız gidecek buna hazır olun.  Dil belgeleri, ödüller, makale ve tez gibi belgeler zorunlu olmayan ama puan getiren belgeler. -Yani Toefl, Ielts(İngilizce) ve Topik(Korece) gibi sınavların belgeleri zorunlu değil ama önemli. – Ayrıca tüm belgelerinizin ıslak imzalı olması gerekiyor, yani resmi belgelerin fotokopileri kabul edilmeyecektir.

Belgeleri topladınız ve duyuruda verilen adrese gönderdiniz. Mülakata gitmeye hak kazananlarının açıklandığı gün geldi. Öncelikle belirteyim ‘yalnızca hak kazananlar’ aranıyor. Tüm gün telefon beklemek çok stresli olsa da, korkmayın genelde akşamüstü telefon ediyorlar. Başvuru yapan yüzlerce belki binlerce kişinin arasından 18 kişi, belirtilen gün ve saatlerde Ankara’ya çağırılıyor.

Mülakata giderken benim tavsiyem, düzgün giyinmeniz. Bilenler bilir ben oldukça resmi ama yaşıma da uygun bir giysi ile gitmiştim. Bunun için alışveriş falan yaptım. Giysi, sizin o işe saygınızı gösterir. Mülakata gittiğimde kot pantolon, şıkır şıkır bilekliklerle gelmiş insanlar gördüm. Jüri buna ne kadar takılıyor bilmiyorum ama ben olsam çok önemserdim. Sade, koyu renkli ve resmi giysiler tercih etmeniz iyi olur diye düşünüyorum.

Mülakata hak kazandınız ise, tebrikler!

Fakat yalnızca 5-6 kişi seçilecek unutmayın. (Seçilecek kişi sayısı da zaman zaman değişebiliyor, geçen senelerde 3-5 idi.) Öncelikle, içeri girdiğinizde hal hareketlerinize dikkat ederseniz sizin için olumlu bir önyargı ile başlarlar. Bir mülakatta nasıl davranılması gerektiğiyle ilgili birkaç tavsiye yazısı okumanızda fayda var diye düşünüyorum.

Heyecan, elbette olacak. Diliniz sürçecek, bazen takılacaksınız konuşurken, normaldir. Bunları en aza indirgeyip jüriyi nasıl ikna edersiniz ona odaklanmalısınız. Bir kere bölümünüzde ne kadar uzman olduğunuzu, istekli ve bilgi sahibi olduğunuzu göstermelisiniz. Eğer yüksek lisans yapacağınız alan bölümünüzden farklı bir alansa da, neden bunu istediğinize dair sağlam sebepleriniz olmalı. Sordukları sorulara takılmadan, mantıklı cevaplar vermelisiniz. Çok ilginç sorular da gelecektir. Kore yemeklerini bile sorabilirler. Ben medya öğrencisi olduğum için Kore medyasıyla ilgili sorular sordular mesela. Hem hazırlıklı gittiğim için, hem de zaten işimi çok sevdiğim için, cevaplarımda onlara istediklerinden fazlasını verdim. Normalde jüri rengini belli etmez ama entelektüel biri olduğum ve backroundumun çok güzel olduğu şeklinde iltifat bile almıştım. Bunu duyunca içimde havai fişekler patlamıştı tabii ehiehe. Her neyse, diyelim ……... bölümü okudunuz, ama **** üzerine çalışmalar yaptınız. Bunun nedenini sorduklarında onlara geçerli sebepler sunarsanız, gerçekten **** ile ilgilendiğinizi, göz boyamak için ya da süs olsun diye o işle uğraşmadığınızı kanıtlamış olursunuz.

En çok gelen sorulardan biri ‘mülakat hangi dilde?’ oluyor. Eğer resmi* dil sınavı belgeleriniz var ise, mülakatın tamamı Türkçe yapılıyor. Eğer Korece veya İngilizce bildiğinizi belirttiyseniz fakat belgeniz yoksa kesinlikle ve kesinlikle o dillerde soru sorarak bilginizi test ediyorlar. Eğer bilmiyorsanız ve bildiğinizi de söylemediyseniz, sormuyorlar fakat bu sizin için büyük ölçüde eksi puan.

Benimki çok ciddiydi ama genelde birçok kişinin mülakatı eğlenceli geçiyormuş. Gülüp eğlenmeli, rahat bir ortam oluyormuş içerde. Mülakata ikinci sırada girdiğim için herhalde, bendeyken daha ortam ısınmamıştı. Yine de gülüp eğlenmelere kanmayın, ikinci kez deneyen birçok kişi, geçen seneki mülakatlarının çok iyi geçtiğini, kazanamayınca şaşırdıklarını söylüyorlardı.

Jüri her sene değişebiliyor. Geçen sene 4 kişiyken bu sene 4 Koreli 3 Türk’ten oluşan 7 kişi vardı.

Mülakat sonuçları telefon ile bildiriliyor. Bu kez kazanmayanları da arıyorlar. Yine akşamüstüne kadar Hakan Altun modunda telefon bekliyorsunuz.

Şimdi, bana hangi belgeleri koyduğumu falan soruyorlar. Ama bu iş ne yazık ki ‘kazanan kişi ne verdiyse ben de onu vereyim kesin kazanırım’ şeklinde yürümüyor. Size bütün tabuları yıkacak bir örnek vereceğim.

Birincisi, rakiplerim arasında ikinci kez deneyen sayısız kişiden tutun, Korece tez* yazmış insanlara kadar bir sürü aday vardı. (ikinci denemede ek puan var) Yani rekabet büyük onu söyleyeyim. 

Geleyim örneğime.

Çok yakın arkadaşım, lisesini birincilikle bitirmiş, Boğaziçi öğrencisi, Samsung’da staj yapmış, Toefl ve Topik’ten çok yüksek puanlı belgeler almış, üniversitesinde Kore topluluğu kurmuş, sağlam referansları olan, yüz üzerinden iki yüz kere kazanacağına ve hak ettiğine inandığım canım arkadaşım, ne yazık ki kazanamadı. Bunun gibi birkaç tane daha güçlü adayın kazanamadığını biliyorum. Bu örnekler sizi umutlandırabilir ya da umudunuzu kırabilir. Hem rakipler güçlü de olsa pes etmemeniz gerektiğini, hem de bazen ne kadar iyi olursanız olun bir şeylerin eksik gittiğini düşündürecektir. Bardağın hangi tarafından bakacağınıza siz karar verin.

Zorlu bir süreç. Yıpratıcı, gergin ve koşuşturmalı bir süreç. Ama kazanınca aldığınız hazzın tarifi yok. İnanan, gerçekten isteyen ve iyi hazırlanan herkesin kazanmasını gönülden diliyorum. Hepinize bu yolda başarılar dilerim. Asla pes etmeyin.


Bu da, bu dönemde bana cesaret veren şarkımdı. Size armağan ediyorum: http://www.dailymotion.com/video/x9jlv4_dima-bilan-believe_music

Haydi göreyim sizi! 

4 Nisan 2015 Cumartesi

Ne Yiyelim Ne İçelim? - 2

Selam olsun okuyucularıma,

Gezdiğin gördüğün senin olsun bize yediğin içtiğini anlat diyorsanız, yemek yazımın devamı işte karşınızda.

-1-
Kore'ye gitmenin en güzel yanlarından biri Baskin Robbins yiyebilmektir sevgili arkadaşlar. Bu marka, inanılmaz lezzetli ürünlere, çok şirin rengarenk dükkanlara sahip bir dondurma markası. Birçok çeşit var, benim favorim Banana Monster ve Cookie bir şey bir şey. Fotoğrafta gördüğünüz cookie yani kurabiyeli olan BR dondurması. Her çeşidi almadan önce tatmanız mümkün. Tek kullanımlık mini pembe kaşıklarla istediğinizi ikram ediyorlar ve en sevdiğinize karar verip alıyorsunuz. Yeşil çaylı olanı tavsiye etmem ama dener bakarsınız. 
Kutuda ya da külahta alma şansınız var. Ayrıca şirin mi şirin dondurma pastaları da çok meşhur BR'nin. İsterseniz alır arkadaşınıza doğum günü sürprizi yaparsınız, isterseniz de hediye kartı satın alır ve seçme şansını arkadaşınıza bırakırsınız. Hediye kartı dediğim şey, para karşılığında aldığınız kuponlar. Mesela 20 liralık bir kupon alıp arkadaşınıza veriyorsunuz. Daha sonra arkadaşınız istediği bir zaman gidip 20 liralık alışveriş yapabiliyor. Fiyatlar çok ucuz değil ama porsiyonlar çok büyük o yüzden değiyor. Bir top dondurma yaklaşık 4TL. Dondurma pastalar da 40-60TL arası (zam oldu mu bilmiyorum, bu yaz bilgileri güncellerim). Çok lezzetli, çok meşhur bir marka BR. Her yerde de kolayca bulabilirsiniz.  

-2-
Kore'de Paris Baguette adlı ünlü bir fırın var arkadaşlar. Her türlü unlu mamül bulmanız mümkün. Tabii ki somun ekmek yok fakat değişik ekmek çeşitleri ve tatlılar mevcut. Adından da anlaşılacağı gibi Fransız markası. Bilirsiniz Fransa'nın da ekmeği meşhurdur. 
Her neyse, fotoğraftaki bu ürünün adını bilmiyorum. Ama hikayesi şöyle: Çok fazla gezi programı izleyen birisiyimdir. Yine bir gün bir yerleri izlerken buna benzer bir şey görmüştüm. Bir ülkenin çok meşhur bir tatlısıydı ve sunucu dükkanın önünde inanılmaz kuyruklar olduğundan bahsetmişti. Ürünün adını unuttum ama Kore'de ona benzer bu tatlıya rastlayınca denemek istedim. Belki de o değildir. Ama tadını çok beğendim. Olur da tatlı kremalı unlu bir şeyler yemek isterseniz, tavsiye edebileceğim bir yiyecek kendisi. 

-3-
Bu üzüm çok ilginç bir üzümdü. İngilizce bir ismi yok. Belki de Kore dışında herhangi bir yerde yok. Korece adını unuttum ama nerede görseniz tanırsınız tahminimce. Nesi ilginç derseniz şöyle anlatayım.
Genelde içi çıkarılarak yeniyor. Çıkarmaya uğraşmanıza gerek yok, ısırdığınız anda kabuğu gövdeden ayrılıyor. İç kısmı jelibondan bir tık daha yumuşak bir kıvamda ve tatlı. Dış kısmı işe ekşi ve çok güzel bir lezzete sahip. Böyle Asai üzümlü sakızlar var ya, onlar gibi bir tadı var. Asai üzümüne yapı olarak da benziyor ama ondan farklı bir şey. Kesinlikle yemelisiniz, ben çok sevmiştim. 

-4-
Ben bu semti unuttum :( Dediğim gibi o zamanlar blog yazmadığım için notlar almamıştım ama merak etmeyin, 90 gün sonra her ayrıntıyı burada bulacaksınız. Tam bir gezgin blogger gibi yazacağım ve her şeyi çok daha net öğreneceksiniz. 
Gelelim bu sarı şeylerin ne olduğuna. 
Bunlar, külah. Bu dükkan da bir miktar ünlü bir dükkan. O külahların içine dondurma koyuyorlar siz de afiyetle yiyorsunuz. Dondurma, klasik fast food dondurması gibi bir kıvamda ve lezzette. Külah ise, hani ucuz cipsler olur ya, çipitos, papatis, patipos gibi garip isimleri olan, küçükken dille ıslatıp birbirine yapıştırdığımız, neredeyse tuzsuz mısır cipslerinden söz ediyorum. (isimleri ben uydurdum, her hakkı saklıdır :D) Hah, bu külahlar da o cipslerin bir miktar daha serti. Güzel bir dondurma ama sıradan. Zaten onu sattıran da ilginç şekli. Ama alın. Alıp fotoğraf çekilirsiniz, genelde herkes böyle yapıyor. 


-5-
Aaa! Yemeyeni dövüyorlar.
Arkadaşlar karşınızda Bingsu. Kore ile ilgili azıcık bilgisi olan herkes bu tatlıyı bilir. Kore'de en meşhur tatlılardan biri bu arkadaşlar. Hatta en meşhuru. Birçok semtte bulabilirsiniz ama en ünlü dükkanlara gitmenizi öneririm. İsim olarak şu an hangisi en iyi bilmiyorum. Bu dükkan Suwon'daki en meşhur Bingsu'cuydu. Suwon'a arkadaşıma gittiğim zaman o götürmüştü beni.
-5-
Nasıl bir tatlı?
Açıkçası mantığı güzel değil. Bir kabın içine önce kırık buzları dolduruyorlar. Sonra üzerine neli söylediyseniz ondan koyuyorlar. Dondurma, bisküvi, tatlı fasulye(en meşhuru bu) vesaire vesaire...
Sonra yemeden önce hepsini güzelce bir karıştırıyorlar. Tüm dondurma, meyveler, bisküvi veya neliyse, hepsi buz ile karışıyor. Sonra da afiyetle yiyorlar.
Fikrimce, karıştırınca tatlı mundar oluyor. Çünkü buz, bütün lezzeti alıyor. O nedenle yalnız üst kısmını yemek daha güzel. Tabii bu benim fikrim.

İrem Hanım farkıyla ek bir bilgi daha: Gidince göreceksiniz, Kore'de inanılmaz bir buz tüketimi var. Tüm içecekler ağzına kadar buzla dolu geliyor ve içeceğini bitiren her Korelinin buz yemeye başladığını görüyorsunuz. Kıtır kıtır buz yiyorlar ve çok seviyorlar. Bu durum istisnasızdı. Türkiye'ye gelen Koreli arkadaşlarım bile buzsuzluktan şikayetçi. Çünkü kışın bile Kore'de tüm içeceklerin içine buz atılıyor. Artık bu durum alışkanlık haline gelmiş. Bu nedenle olmalı ki, Bingsu'nun malzemelerinin buzla karışması onları rahatsız etmiyor.

Bu günlük bu kadar olsun. Hepinize afiyet olsun.

Mini not: Nedense bu defa tüm fotoğraflarıma numara ekleyemedim. Eklediğim takdirde yazıyı bölüyordu, idare edin.