17 Eylül 2015 Perşembe

Kore'den...

Herkese merhabaaa!
Biliyorum uzun bir ara oldu, hepiniz çok beklediniz. Öncelikle size blogumdaki anlamsız reklamları aç(ojem bozuldu şu an)ıklamak istiyorum...

Hiçbir fikrim yok!! Nereden çıktılar bilmiyorum. Size olduğu gibi beni de başka sekmeye yönlendiren, sinir bozucu bir durum. Bilen kişilere sordum, Blogspot'un bunla ilgili mücadelesi yokmuş. Yani her an adresi tüm yazılarla birlikte Wordpress'e taşıyabilirim. Merak etmeyin yapmadan herkese bildireceğim.

Ayrıca...
Herkese çok teşekkür ederim, çok yazmamama rağmen her gün kemik 600 ziyaretçim var. Binlerce ziyaretçi olmuş başladığım günlen beri neredeyse 100bini bulmuş. Bunu iş olarak yapmamı söyleyen çok kişi oldu ama yeterli zamanı ayırabileceğimi zannetmiyorum. Zorunluluk gibi değil keyifle yazmayı tercih ettiğim için de bu kadar gecikiyorum. Keyifle yazdığım için de çok güzel geri dönüşler alıyorum. Böyle devam..

Gelelim Kore'ye.
Kalitesiyle Koreliler'in en sevdiği Korean Air'den alınmış biletimle uçağa bindim. (1.400 dolar/3.500 lira tek gidiş idi. Neyse ki Kore Hükümeti karşılıyor bileti. )
Uçaktan çok korkan biri olarak epey gergindim başta. Sonra yanıma çok tatlı yaşlı bir çift oturdu. Bütün yol onlarla yarı Korece yarı İngilizce sohbet ettik. Uçak bir dakika bile sallanmadan gitti. Hizmete değinmeyeceğim bile. İlk defa bir uçuştan çok keyif aldım.

İnişe geçtiğimiz sırada burnum sızlamaya başladı, gözlerim doldu. Hayalimin gerçekleşmesinin yanında, birazdan sarılacağım Daeseon'un orada beni bekliyor olması kalbimi patlatacak kadar hızlandırmıştı. Yanımdaki amcadan utandığım için kafamı cama dayayıp birkaç saniye ağladım. Sonra işte vedalaştık kendileriyle ve uçaktan indim. Muhtemelen havaalanındaki herkes bu gerizekalı kız neden böyle gülümseyerek bir yerlere koşuyor demiştir. Alelacele bavulumu aldım, ilk benimki çıkmıştı makinadan sanki biliyorlarmış gibi. Sonra koşa koşa çıkışa yöneldim.
Ve kapıdan çıktım....

Karşıda bana gülümseyen Daeseon önce hiç hareket etmedi. O anın tadını çıkarmak istiyormuş gibi duruyordu. Ben de durdum. Birkaç saniye birbirimizi izledik..
Sonra ben koşmaya başladım. Bavulumu geride bırakarak kucağına atladım. Sımsıkı sarıldık. İkimizin de kalbi birbirimizin göğüslerine çarpıyordu, hissediyordum. Elimi alıp göğsüne koydu, "bak" dedi.
"Çok mutluyum, çok mutluyum..." sadece bunları söyleyebildim. Sesim titriyordu. Oturup bir süre birbirimizi izledik.

Sonra...

Okul görevlisiyle buluştum. Bizi özel araca bindirip okula gönderdiler. O sırada Türkiye'den birlikte geldiğim diğer KGSP öğrencisi arkadaşım Esra da yanımızdaydı. Esra ile yalnızca aynı okulda olduğumuzu düşünüyorduk meğer oda arkadaşıymışız. (Bu arada dünyanın en şanslı insanı olabilirim, daha iyi bir oda arkadaşım olamazdı.)

Önce yurda getirildik. Eşyalarımızı bıraktık, sonra tüm yabancı öğrencilerle birlikte üniversiteye doğru yürüdük. Orada buddy'mizle tanıştık. (Buddy: Bize yardımcı olması için görevlendirilen üniversite öğrencisi. Herkesin bir buddy'si var ve onunla arkadaşlık edip adaptasyon sürecini atlatıyoruz. Öğrencilerin yalnız kalmaması için çok güzel bir uygulama.) Programlar verildi ve hafta sonu için serbest bırakıldık.

Güzel bir hafta sonunun ardından okul çok hızlı bir şekilde başladı. Tekrar sağlık testlerinden geçtik, gayet eğlenceli oryantasyonlar yapıldı. Özellikle Seoul'de tüm KGSP öğrencileriyle yapılan oryantasyon çok çok keyifliydi.

Sınıfa alıştım, yurda alıştım, Incheon'a alıştım. Her haftasonu Seoul'e kaçıyorum. Arkadaşlarımla ve Daeseon'la buluşuyorum. Çok eğlenceli bir sınıfım var. Dünyanın dört bir yanından gelmiş, birbirinden zeki insanlar tanıyorum. Herkesin bir hikayesi, farklı bir kültürü var. Bunları deneyimlemek gerçekten harika. Ama tempo çok yoğun. Kore'de okulu asmak, derse geç kalmak, ödev yapmamak falan pek olası şeyler değil. O yüzden hem okuyup hem eğlenceli hayattan ayrılmamak beni çok yoruyor ve tüm zamanımı alıyor. Yine de çok keyifli. Çünkü stresimi atacak her şey var.

Inha University, KGSP dil okulları arasından en iyisi diyebilirim. Yeri olsun, imkanları olsun bulunduğu şehri olsun, yurdu olsun. Olanaklar çok çok iyi. Dil okulunuzu kendiniz seçemiyorsunuz, sistem ilk yıl Seoul dışına sizi otomatik atıyor. O yüzden burada biraz şans devreye giriyor. Başka arkadaşlarımdan kendi okul ve yurtları ile ilgili üzücü şeyler duydum. Çok memnun olmadıklarını söylüyorlar. Onlar için üzülmekle birlikte bu konuda şanslı olduğumu düşünüyorum.

Kore, her zamanki gibi çok güzel. Gelir gelmez bir sürü festivale gittim. Okul hayatı, çok hoş. Sürekli bir etkinlik yapılıyor. Ve okulla ilgili en sevdiğim şey ise her sabah kampüste müzik yayını yapılması. Güne çok enerjik ve keyifli başlıyorsunuz. Sanki bir dizinin içindeymişsiniz gibi hissettiriyor. Kampüs ve üniversite hayatıyla ilgili ayrıca bir yazı yazacağım zaten.

Velhasıl böyleydi Kore'deki ilk anlarım. Yazmaya devam edeceğim merak etmeyin. Şimdi arkadaşım geliyor, onunla buluşmam lazım. Sadece merakınızı biraz olsun gidereyim dedim.

Şimdilik hoşçakalın..